Açıklama : |
Biraz uzun bir yazı fakat okumanızı tavsiye ediyorum çünkü; Osmanlı Devletine Lale Devrinin başlamasına vesile olan Manisa Spil Dağının 1500 m rakımında doğal ortamda yetişen Manisa Lalesinin tarihsel hikayesidir.
Saygılarımla.
Şehzadelerin Manisa’da yaşadığı dönemlerde, Manisa saray bahçesinin tarhlarında, Sultan (Şehzade) yaylasındaki konaklarda ve Manisa Dağı’nda lale üretildi. Sultan yaylasından hediye olarak İstanbul’a gönderildi. Türkler lalelere, Nur Tanesi, İşvebaz güzel, Cevher-i hayat, Gülruhsar, Menba-i hayat, Nur-i cenan, Sırr-ı gülzar, Anemone gibi. en güzel şiirsel isimleri verdi. Osmanlı Padişahı IV.Mehmet İstanbul’da, sarayın 4’ncü avlusunda, tamamen lalelere ayrılmış bir bahçe yaptırdı. III.Ahmet’in tahta çıkmasından sonra, İstanbul’da bir lale çılgınlığı başladı. 1703 tarihinden itibaren bu zamana, Lale Devri dendi, 30 yıl sürdü. Şair Nedim “Gülelim, eğlenelim” diyerek, saltanatın felsefesini özetledi. Padişah ve vezirler lale şenlikleriyle uğraşmaya başladı. Şenlikler nisan ayında, lalelerin çiçek aşmasıyla başlıyor, dolunay da iki gece sürüyordu. Çok geçmeden lale İstanbul’un gözdesi oldu. İstanbul laleleri, ince yapılı ve sivri uçluydu. “Bu dönemde İstanbul’da Türk yetiştiriciler tarafından elde edilen ve “Çiçek Encümen-i Danişi” (Çiçek Akademisi) tarafından özellikleri saptanarak isimlendirilen lale çeşitlerinin miktarı 2.000 civarına erişmiştir.” (1) İstanbul’da, Kağıthane Deresi’nin yemyeşil çayırlarında, Sadabat Kasrı’nın bahçesinde lale tarhları vardı. 1730 Patrona Halil isyanında ve sonrasında ahşap lale köşkleri yakıldı ve yıkıldı. Böylece İstanbul’daki lale çılgınlığı sona erdi. “Avrupa laleleri hakkında bir kitap yazmış olan Cenevre Botanik Bahçesi ve Müzesi Müdürü Dr. A.L. Stork Manisa Dağı’nda 1987 mayısında bir inceleme yaptı.” (2) Avrupalı yazarlar ilk dönemlerde bu çiçeği tanımadıkları için onu zambak olarak kabul ettiler. Lalenin İstanbul’dan Avrupa’ya hangi tarihte götürüldüğü kesin olarak bilinmemektedir. Anlatılanlara göre: İstanbullu bir tüccar 1562 yılında, Hollanda’ya gönderdiği kumaşların içine, hediye olarak lale soğanları koymuş. Anversli tüccar, bilmediği ve ne olduğunu anlamadığı lale soğanlarını yağda pişirerek yemiş, kalanını da bahçesine dikmiş. Yenmekten kurtulan soğanlar Hollanda’da ilk çiçek açan lalelermiş. Lalenin Avrupa’da tanınması Fransız nebatçısı C.Clusius tarafından sağlanmış. 1601 yılında yayınladığı Rariorum Palantarum Historica isimli kitabında laleden bahsetmiş. 1633-1637 yılları arasında Hollanda’da büyük bir lale çılgınlığı yaşandı. Avrupalıların kullandığı Tulip kelimesinin aslı, Türklerin kullandığı “Tulipan” kelimesinden gelmektedir. Türkler bu bitkiye Tulipan ismini vermiş. Günümüzde Turizm Bakanlığı, laleyi bakanlığının ve Türkiye’nin simgesi olarak kullanmaktadır. Kaynakça: BAYTOP Turhan, İstanbul Lalesi, Ankara, 1998 |