» Fotoğraf Galerisi |
Ayın Konusu |
Bitkiler |
Dijital Çalışmalar |
Hayvanlar |
İnsan |
Macro |
Manzara |
Netfotograf Özel |
Sanatsal - Teknik |
Siyah Beyaz |
Su Altı |
Şehir - Mimari |
Yaşam |
Yetişkin |
Diğer |
|
|
|
» Fotoğrafça | Gece Fotoğraf Çekimi
| Gece (düşük ışık) çekimi Hemen her fotoğraf makinesi sahibi, bir ya da birkaç kez gece çekimi yapmayı denemiştir. Bu denemelerin büyük bir çoğunluğu ise başarısızlık ile sonuçlanmıştır. Halbuki gece çekimlerinde dikkat edilecek bir iki ufak ayrıntı ile sonuçlar düzelebilirdi. Bunun sebe... | Devamı » |
|
» Aktif Üye/Ziyaretçi |
Üye:
aslama,
(1)
|
Ziyaretçi: 4597 |
|
Toplam Üye: 282605 | Dün: 1 | Bugün: 0 |
|
|
Fotoğraf Arama
|
|
Hobyarlı Ahmet Paşa
|
|
Fotoğrafın büyüğünü ve exif bilgilerini görüntülemek için fotoğrafın üzerine tıklayın |
|
hobyarli
Portfolyo için tıklayın
|
Hobyarlı Ahmet Paşa |
Makina : |
Canon PowerShot A610
|
Objektif / Filtre : |
|
Kategoriler : |
Portre
|
Eklenme Tarihi : |
22 Ocak 2010 |
Görüntülenme : |
22450 |
Açıklama : |
SADRAZAM NİŞANCI HACI ŞEHLA HOBYARLI AHMET PAŞA
Osmanlı Sadrazamı, hattat. Alanyalı Cafer Ağanın oğlu. Cidde valisi Alaiyeli Hacı Bekr Paşanın yeğenidir. Foçada doğdu. Tahsilden sonra amcası Hacı Bekr Paşanın Ciddedeyken kethüdalığında bulundu. Daha sonra İstanbula gelerek büyük Mirahur oldu. Vezirlik verilerek Aydın muhassıllığına tayin edildi (1738). Bölgede eşkiyalık eden Sarıbeyoğlunun isyanını bastırmakla görevlendirildi ise de muvaffak olamadı. İvaz Mehmed Paşanın sadrazam ve serasker olması üzerine sadaret kaymakamlığına getirildi (1739). Aynı yıl nişancılığa tayin edildi. İstanbulda çıkan bir isyanın bastırılmasında gösterdiği gayret neticesinde Padişahın takdirini kazanıp İvaz Mehmed Paşanın yerine Sadrazam oldu.
Hacı Ahmet Paşa I. Mahmut saltanatında, 23 Haziran 1740 - 21 Nisan 1742 tarihleri arasında bir yıl dokuz ay yirmi sekiz gün sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.
27 Rebiulevvel 1153 - 22 Haziran 1740 da I. Mahmut tarafından kendisine mühr-i hümâyun verilirken:
"— Seni mühr-i hümâyunumla tebcil eyledim. Cenabı feyyaz-ı mutlak her umurda tevfikatı samedaniyesini refik edip rızay-ı hümâyunuma muvafık, din ve devlet-i âliyyeme lâyik hidematı pesendide izhariyle hakkında olan hüsnü zannı mülükânemi tasdik eylie" demiştir.
1156 Receb - 1743 Ağustosta İçel sancağı arpalık olarak verilip 1156 Şevval sonlarında (1743 Aralık) Sayda valiliğine tâyin edildi.
Hacı Ahmet Paşa 1157 Muharrem ortalarında (1744 Şubat sonları) İran cephesinin Kars seraskeri olup hasta bulunan selefi Hamalızâde Ahmed Paşa'nın Erzurum valiliğine nakliyle kumandayı ele aldı ve kendisine Anadolu valiliği verildi. Aynı sene Cemaziyelâhır ortalarında (1744 Temmuz sonları) Kars önüne gelen Nâdir şah'la müdafaa muharebesi yaptı ve Nâdir'in hilelerine kapılmıyarak güzel bir müdafaa neticesinde îran kuvvetlerini çekilmeğe mecbur etti.
Hacı Ahmet Paşa da yine Kars taraflarında bulunmak üzere Halep valisi tâyin olunmuştur (5 Zilkade 1157 - 10 Aralık 1744).
Halep valiliği (11 Zilkade 1158 - 5 Aralık 1745).
Cemaziyelâhır sonlarında (1747 Temmuz) Halep'ten Diyarbakır valiliğine gönderilmiştir.
1160 Zilkadesi ortalarında (1747 Kasım) Hacı Ahmet Paşa Bağdad valiliğine tayin edilmiş
1161 Rebiulâhır 1748 Nisan'da Bağdat valiliği, Basra valisi olup
(1748 Ağustos) Ragıp Paşa'nın yerine Mısır valisi olmuştur.
Hacı Ahmet Paşa 24 Zilkade 1163-25 Ekim 1750 Mısır'dan Adana valiliğine naklolunmuş
1165 Şevval ortalarında (1752 Ağustos sonları) Halep valisi
Abdurrahman Paşa'nın vefatı üzerine dördüncü defa Haleb valisi oldu ve altı ay sonra da orada vefat etti (1166 Rebiulâhır-1753 Şubat).
Hâdikatü'l-Vüzera zeyli'nde Şehla Hacı Ahmet Paşa'nın müdebbir, maarifperver, fikri ve mütaleası isabetli, hayratı sever bir vezir olduğu beyan edildikten
Hammer de Şehla Ahmet Paşa'nın yüksek ruhlu, hakkaniyet sahibi, Avrupalı elçilere kıymet verir olduğunu yazmaktadır. I. Mahmut zamanında sadareti iki seneden bir buçuk ay noksandır.
Şehla Ahmet Paşa'nın İstanbul'da Avratpazarı'nda Hubyar mahallesinde Abacı mescidi karşısında bir mektebi olup aynı mahalledeki mescide de bir minber koydurarak- cuma namazı kılınmasını temin eylemiştir. Kasap İlyas camii abdesthanelerine de su getirterek hepsine bu mektebi vakfiyesiyle gelir göstermiştir. Bunlardan başka Şehzade Camii ile Altunîzâde yahut Çamaşırcı mescidi arasında ve Aksaray'da Camcılar Camii sokağında ve Fatih türbesi'nin Karadeniz kapısının solunda ve yine orada türbe avlusunun kütüphane tarafında, Şehzade semtinde Hoşkadem camii'nin alt tarafında birer çeşmeleri vardır. Üsküdar'da Bandırmak tekkesi camiini de Şehla Ahmet Paşa âdeta yeniden yaptırmıştır. Şehla Ahmet Paşa hattat olup sülüs ve nesih yazısını büyük hattat Yedikuleli Abdullah Efendi'den ve talik yazısını da Fındıkzâde'den yazmıştır; bilhassa divanî yazıda pek mahir üstat imiş.
KAYNAK: http://osmanliyiz.blogcu.com
Hobyarlı kelimesini biraz araştırdığımızda Osmanlı döneminde XV. yüzyıldan XIX yüzyıla kadar Sirkeci’den Samatya’ya kadar olan kısma mevki olarak “Hobyarlı” adı verilmekte idi. Günümüzde resmi adı Hobyarlı olan Sirkeci’de bir mahalle, bir tane de Fatih’te (Cerrahpaşa Hastanesinin karşısında) mahalle vardır. Ayrıca Eminönü’nde bir de Hobyarlı Camii vardır. Yaşadığımız bölgede bu adın nereden geldiğini kimse bilmemekle beraber çok merak edilen bir konudur. İstanbul’un fethedilmesinden bu yana sık sık kaynaklarda karşımıza çıkan “Hobyarlı” kelimesinin anlamının bilinmemesi enteresandır.
Benim şahsi araştırmalarıma göre Hobyarlı’nın açılımı şöyledir: Tarihçi Jireçek ve Traeger’in eserlerinden öğrendiğimiz kadarı ile Osmanlı devleti’nin Rumeli’de fethettiği yerlere Anadolu’dan Yürük-Türkmen aileleri getirip iskan ettiği bilinmektedir. Bu aileler yerleştikleri bölgelerdeki Bizans veya Slav kökenli isimleri yerine İslâmi karakter taşıyan veya yerleşen aşiretin (beyliğin) lakabını içeren veya o yöreye uygun doğayı anlatan Yürük-Türkmen isimleri* vermekte idiler. (Eğridere, Karaçam, Uzunyayla, Sirkeci, Kadıköy vb.) bu isimler verildikten sonra asla önceki isimler kullanılmamakta idi. Bazen de aşiretin -beyliğin-ismi (Tekirdağ, Aydın, Kocacık vb.)
o bölgelere verilmekte idi.
(* Türk Tarih Dergisi sayı 70 sayfa 58)
Bu bilgilerden yola çıkarak Hobyarlı isminin menşeinin; bir Türkmen aşiretinin, beyliğinin veya sülalesinin, Istanbul’un fethiyle birlikte buraya yerleştiğini ve bu sülalenin adının Hobyar olduğu id-diasını öne sürebiliriz. Bu iddiayı ispat etmek için deliller gayet kuvvetlidir. Ayrıca XV. Yüzyılda yaşadığı bilinen “Hoca Hubyar” isimli zât da Eminönü’ndeki Hobyar Camii’ne ismini vermiştir. Bunun yanı sıra Anadolu’da Hubyar ismini taşıyan Bektaşi köyleri vardır. (Tokat) Hubyar veya Hobyar ismi her ne kadar karakteristik olarak Oğuz dili karakteristiği taşısa da bunu dil bilimcilere bırakarak sadece şunu kuvvetli delillerle öne sürebiliriz ki “Hobyar” kelimesi Istanbul’a ilk yerleşen Müslüman-Türk olan büyük bir sülalenin veya aşiretin adıdır. Eminönü ve Sirkeci isimleri de böyle verilmiştir.
KAYNAK: http://www.hubyarvakfi.org.tr
Resim Hakkında Bilgi:
Tablo; 18.yüzyılda İstanbul'da çalışmış olan ve "Türk Ressamı" olarak anılan Cenova'lı ressam Jean- Etienne Liotard aittir.
Eserin Adı: Portrait of a Grand Vizir 1738-1743
Liotard’ın İstanbul’dayken Osmanlı İmparatorluğu’nun ileri gelen şahsiyetlerini betimlediği ve 1740–42 yılları arasına tarihlenen pastel portre, vezir kallavisi ve kürklü beyaz kaftanı ile resmedilmiş bir vezirin portresidir. Uzmanlar Liotard İstanbul’dayken sadrazam olmuş bir şahsiyetin, olasılıkla, Nişancı Hacı Şehla Ahmet Paşa’nın portresi olabileceğini ileri sürer.
Hobyarlı Ahmet Paşa Büyük Büyük... Dedem.
|
İp : |
212.***.**2.102 |
|
|
|
|
|
Hobyarlı Ahmet Paşa yorumları |
|
damarci üye (Meraklı) Yurtdışı
|
cok guzel fotograf guzel acidan cekmissiniz sayenizde hobyarli Ahmet pasayida gormus olduk selamlar ve saygilar |
|
Tarih: 22 Ocak 2010, 10:25 - İp: 82.***.**2.17 |
|
----------------
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
otgoz üye (Amatör) İstanbul
|
Ertan Bey,tebrik ediyorum ,
açıklama için çok teşekkürler,
emekleriniz için ,
selamlar ,saygılar.... |
|
Tarih: 22 Ocak 2010, 10:35 - İp: 78.***.**7.179 |
|
----------------
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
extremexif üye (Amatör) İstanbul
|
Farklı olduğunu, sadrazam sülalesinden geldiğini belirterekte, göstermiş oldun, sevgili Ertan (nam-ı değer, sayın Hobyali... )...
Sana yakışırdı, yakışmışta...
Paylaşımın için teşekkürler dostum,
ellerine,emeklerine sağlık...
Sevgi-saygı dolu,
selamlarınla...
(sözünü tuttuğun için, ayrıca teş.ediyorum...) |
|
Tarih: 22 Ocak 2010, 10:37 - İp: 85.***.**9.88 |
|
----------------
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
lamies üye (Amatör) İstanbul |
ilk defa böyle ayrıntılı açıklama gördüm ben okumaktan yoruldum...
EMEĞİNE SAĞLIK.. |
|
Tarih: 22 Ocak 2010, 10:44 - İp: 188.***.**0.86 |
|
----------------
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
seka üye (Amatör) Tekirdağ
|
Çok ilgimi çeken sunumu dikkatle okudum ...Maalesef bizim geleneklerimizde bir "şecere" tutma alışkanlığı yoktur .
Birkaç kuşak geriye gittiğimizde , dedelerimizin adını bilmeyiz ne yazık ki ...
Bu biraz da Osmanlı devlet idâresinin , tüm "mülk" ile içinde yaşayan insanları "teba" sayması ve Cumhuriyet dönemine kadar sağlıklı kayıt tutulmamasından kaynaklanır ...
Araştırmalar sonucu "paşa torunu" olduğunu öğrenmek hoş bir duygu olsa gerek ...
Kutlarım dostum .
Selamlar .
( Avatardaki fotoğrafın küçük ama , Paşa'nın burun yapısıyla şaşırtıcı bir benzerlik var )
#22.01.2010 10:47:11 tarihinde düzenlendi.
|
|
Tarih: 22 Ocak 2010, 10:45 - İp: 85.***.**4.247 |
|
----------------
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
gülümseyin üye (Doğa Fotoğrafçısı) Düzce
|
Emek vermiş ve çok güzel karelemişsiniz Ertan Bey,selamlar... |
|
Tarih: 22 Ocak 2010, 11:16 - İp: 78.***.**9.190 |
|
----------------
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
fkocaeli üye (Amatör) İstanbul
|
Hobyarlı Ahmet paşanın hayatını okuyunca bana çok enteresan geldi,özellikle son 10 yılı.O yıllar için birbirine çok uzak sayılacak yerlerde yönetimde kalmış,bu uzak noktalar arsındaki seyahatleri herhalde roman olacak niteliktedir.
Türk ananelerinde günlük tumak,yazmak,secere tutmak çok az insanda var.Bu alışkanlığı mutlaka kazanmalıyız,örneklersek şu sıra çok önemli bir dönemden geçiyoruz,ileride bu dönem enine boyuna sorgulanacak,olan biteni gelecek kuşaklara aktarmalıyız diye düşünüyorum.
Ellerine sağlık Ertan hocam tebrik ediyorum,kendi soyunda bu kadar geriye gidebilmek çok önemli bence. |
|
Tarih: 22 Ocak 2010, 11:21 - İp: 85.***.**3.124 |
|
----------------
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
murad74 üye (Meraklı) Yurtdışı
|
arastirma emek,
eline saglik,
selamlar nf in Hobyarlisina |
|
Tarih: 22 Ocak 2010, 12:00 - İp: 82.***.**5.230 |
|
----------------
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
husmenaga üye (Meraklı) İstanbul |
Hobyarlı Paşa diyelim sana da hocam
Ellerine sağlık |
|
Tarih: 22 Ocak 2010, 12:09 - İp: 212.***.**1.146 |
|
----------------
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
alibali Üye (Meraklı) Osmaniye
|
Vay be abicim...
Pardon paşam...
Valla ne diyeyim...
Sıkı bir araştırma yapmışsın...
Eminim ki farklı güzel bir duygudur, zamanda bu kadar geriye gidipte, böylesi bir sonuca ulaşmak...
Hem de belgeleriyle...
Kutlarım...
Saygılarımı sunarım...
Selamlar... |
|
Tarih: 22 Ocak 2010, 12:29 - İp: 88.***.**8.52 |
|
----------------
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Sayfa(lar):
1 | 2 | 3 |
|
|
*Netfotograf Fotoğraf Galerisi'ndeki fotoğrafların tüm hakları ve sorumluluğu fotoğraf sahiplerine aittir.
Fotoğrafların sahiplerinden izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
|
|