Açıklama : |
Aydınlarının özgürce yazabildiği bir ülkede yaşamak istiyorum...
Van Denizi (Gölü)
Çarpanak Adası
Temmuz 2011
Okumanız dileğimle,
HAPİSTE SABAH...
Özgürlükte şu iki sözü yeri geldikçe kullanmayı severdim:
Her sabah dünya yeniden kurulur, her sabah taze bir başlangıçtır.
Bugün, yaşamının kalan
bölümünün ilk günüdür.
Hapiste bu iki söz bir başka anlam kazanır. Daha da keskinleşir, sertleşir. Demire, betona bürünür.
Sabah çok kalabalık başlar. Yaşama dair tüm hisler senden önce uyanmıştır. Bazıları rüyandan çıkıp başucuna oturur. Uykunun nöbet değişimcisidir çoğu, gözkapaklarının hemen kıyısını tutmuştur. Açtığın an önüne düşer. Beynindekiler sen uyurken de yol almış gibidir, sabahın köründe yetişmeye çalışırsın. Kalbindekiler vücut ısısının bir parçasıdır.
Sevgi, özlem, hasret, kavuşma, üretme, sevinç, hüzün, burukluk, gülümseme...
Bütün bunlarla birlikte uyanırsın.
***
Hissettiğin her şey bir yol ayrımı yaratır içinde. Gitsen de gitmesen de o yolların tümü içine çıkar. Bazen birleşir, koca bir bulvar olur. Hisler o bulvarın içinde renk renktir.
Gün, bütün bunların üstüne doğar. Güneşin doğumunu görmesen de, o ışığıyla yapmıştır yapacağını.
Kalabalık, yeni bir gün başlar hisler bulvarında.
Kalabalığın içindeki her şey senden bir parçadır. Bütün bu hisleri yaşama dair kılıp, güne başlamalısın, yaşamaya başlamalısın.
Hapiste, siftahsız sabah yoktur. Siftahı ne zaman hangi hisle yaptığın bile karışır birbirine. Belki uyanmadan az önce yapmıştın.
Hapiste yalnızlık çok kalabalıktır. Hazır seni senle bulmuşken, ben de beni sana getirecektim der pek çok his, yanındakilere aldırmadan. Bir anda onlarca karışım çıkar ortaya. Hasret dikenleriyle dolu kavuşma gülleri, üretme sevinciyle dolu sayfaların arasındaki boş paylaşma alanları, acı damlayan çeşmenin yanındaki bal petekleri...
Kütüphane bahçeleriyle dolu bir ormana açılır hisler bulvarı. Orası da içindeki uzaydan sabahla birlikte aydınlanmış bir bölümdür.
Hapiste dört mevsimin sırası yoktur. Kış terletir. Kimi hisler sarar dört yanını, ani bir iklim değişikliği yaratır. Onların tümünü sırtına alıp geleceğe koşmak istersin. Koşarsın, koşarsın, çok yol alırsın, içinde her şey değişir. Bir tek zaman değişmemiştir. Oysa mevsim yazdır ve kar yağmaktadır. Gün olur, 24 saate dört mevsim değil, ömür sığar.
Hapiste kimi sabahlar bütün hislerin üzerine sisler çöker. Bayram sabahları, yılbaşı sabahları, özel yıldönümü sabahları... Böylesi sabahlarda yapmam gereken tek şey, geçmesini beklemektir. Sisin kalkmasını beklemektir. Tıpkı doğadaki gibi. Sisi bir kar gibi kürüyüp yolun kıyısına alabilir misin? Hayır. O zaman sis lambalarını yakıp usul usul ilerleyeceksin. Hapiste sis lambası satmazlar, kalbinin hemen üstünde doğuştan vardır. Düğmesi de avucun içinde bir yerdedir.
***
Hapiste sabahları 80 gözlü demir parmaklıkla örülü hücre penceresinde süzülen ışık ne kadar gerçekse, işte yaşam da o kadar gerçektir. O ışık, pencerenin önüne gelene dek ne kadar yol almışsa senin de yaşama o kadar borcun var demektir.
O borcu ödemen gerekir.
Hapiste sabah, kocaman bir yaşam koyar önüne. Bundan ne istiyorsan onu üret. Tek borcun, üretmek.
Bütün hisler üretime dahildir. Sevgiyi üretmekten kitap üretmeye kadar bütün bereketlere açık koca bir yaşam tarlası getirir sabah.
Acısı da yerindedir.
Sabah çok kalabalıktır hapiste.
İnen, kalkan birbirine karışır.
Kontrol kulesinin sözü geçmez o pistte.
Mustafa Balbay
06 Ocak 2013, Pazar |