» Fotoğraf Galerisi |
Ayın Konusu |
Bitkiler |
Dijital Çalışmalar |
Hayvanlar |
İnsan |
Macro |
Manzara |
Netfotograf Özel |
Sanatsal - Teknik |
Siyah Beyaz |
Su Altı |
Şehir - Mimari |
Yaşam |
Yetişkin |
Diğer |
|
|
|
» Fotoğrafça | Titreşim Önleme Mi Yüksek Iso Mu?
| Yüksek ISO(nv) her şartda, titreşim önleme sisteminin yerini alamayabilir. Bilindiği gibi, titreşim önleme sisteminin, konudaki hareketi dondurmaya bir etkisi yoktur, amacı da zaten bu değildir. Amaç, makinenin titretilmesi nedeniyle oluşabilecek bulanıklığı önlemektir. ISO... | Devamı » |
|
» Aktif Üye/Ziyaretçi |
Üye:
azacemi,
(1)
|
Ziyaretçi: 1224 |
|
Toplam Üye: 282329 | Dün: 0 | Bugün: 2 |
|
|
Fotoğraf Arama
|
|
Dışarda Deli Dalgalar...
|
|
Fotoğrafın büyüğünü ve exif bilgilerini görüntülemek için fotoğrafın üzerine tıklayın |
|
acikos
Portfolyo için tıklayın
|
Dışarda Deli Dalgalar... |
Makina : |
Nikon |
Objektif / Filtre : |
|
Kategoriler : |
Diğer
|
Eklenme Tarihi : |
19 Ağustos 2006 |
Görüntülenme : |
1082 |
Açıklama : |
2000 yılının son günleri...Sinop cezaevi...fazla söze gerek yok... |
İp : |
85.***.**5.181 |
|
|
|
|
|
Dışarda Deli Dalgalar... yorumları |
|
ada_ üye (Meraklı) İstanbul
|
Karadenizin hırçın dalgaları cezaevinin duvarlarına bir tokat gibi çarparak kuvvetli sesler çıkarıyormuş... Çok anlatıldı, çok dinledik.. Ama ilk kez fotoğrafını gördüm. Çok teşekkür ediyorum. Acaba denizin de göründüğü bir fotoğraf var mı elinizde, varsa ve eklerseniz çok sevinirim. |
|
Tarih: 19 Ağustos 2006, 23:43 - İp: 85.***.**8.250 |
|
----------------
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
acikos üye (Amatör) İstanbul
|
geçmiş yıllarda yaptığım "dışırda deli dalgalar...sinop cezaevi "başlıklı dia gösterimde,,izleyenlere bende dahil üzüntü ve acı veren hüzünlü cezaevi fotoğrafları izletmiştim...umarım yine bu gösteriyi tekrarlayıp orada yatan mahkumların yasam ortamlarını tekrar gözlerönüne sermek olanağı bulurum...ilginiz için teşekkür ederim... |
|
Tarih: 19 Ağustos 2006, 23:56 - İp: 85.***.**5.181 |
|
----------------
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
nevzatalan üye (Amatör) İzmir
|
Sevgili Cihat,
Oldulça önemli, ama bunun yanısıra çoğumuz tarafından görmezlikten gelinen bir konuyu fotograflamışsın.
Ellerine, yüreğine sağlık diyor tebrik ediyorum.
Sene binüçyüzkırkbir nefsime uydum
Sebep oldu şeytan bir cana kıydım
Katil defterine adımı koydum
Eşkıya dünyaya hükumdar olmaz
Çok zamanlar çektim kahrı zindanı
Bize mesken oldu SİNOP'un damı
Firar etme ilen buldum amanı
Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz.
SİNOP kalesinden uçtum denize
Tam üç gün üç gece göründü Rize
Karşıki dağlardan gel oldu bize
Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz |
|
Tarih: 20 Ağustos 2006, 19:50 - İp: 195.***.**5.92 |
|
----------------
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
acikos üye (Amatör) İstanbul
|
Nevzat bey yorumunuz ve etkileyici, güzel bir türküye söz olan şiir için çok teşekkürler..Sinop cezaevinden kaçabilen dört kişiden birisi olan Sandıkçı İsmail in de beşyüz atlıyla kesmişlerdi yolunu ve eşkiyayı dünyaya hükümdar etmişlerdi...fotoğraftaki hücreler konforlu sayılabilir digerleriyle kıyaslanınca...çünkü biraz ışık alabiliyor ...birkısım hücrede ise mutlak karanlık var...hücrelere ve hücrelerin kapılarının açıldığı koridora aydınlatma yapılmamış...çok can sıkıcı bir çekim süreciydi benim için....neyse ,saygılar...cihat |
|
Tarih: 20 Ağustos 2006, 22:52 - İp: 85.***.**1.97 |
|
----------------
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
nrcn üye (Meraklı) Bartın
|
keşke izleme olanagım olsada bende izleye bilsem dia gösterinizi
... hani yaşamak diye bir şey varya,
sününürken bile güzel
hani duymak dalgaların sesini,
solumak dağların havasını..
yürüyen ayak,yapan el,
düşünün kafa
ve
seven bir yüreğim ben... |
|
Tarih: 21 Ağustos 2006, 10:38 - İp: 88.***.**0.95 |
|
----------------
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
saimeagle üye (Meraklı) Ankara
|
tebrikler...sizin fotoğraflarında başka bir tat buluyorum nedense
Zindandan Mehmete Mektup
Zindan iki hece. Mehmed'im lafta!
Baba katiliyle baban bir safta!
Bir de geri adam, boynunda yafta...
Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
Kavuşmak mı?.. Belki... Daha ölmedim!
Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
Git ve gel... Yüz adım... Bin yıllık konak
Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!
Bir alem ki, gökler boru içinde.
Akıl almazların zoru içinde
Üstüste sorular soru içinde.
Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
Buradan insan mı çıkar, tabut mu?
Bir idamlık Ali vardı, asıldı
Kaydını düştüler, mühür basıldı.
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
Bahçeye diktiği üç beş karanfil...
Müdür bey dert dinler, bugün "maruzat"!
Çatık kaş... Hükümet dedikleri zat...
Beni Allah tutmuş kim eder azat?
Anlamaz; yazısız, pulsuz dilekçem...
Anlamaz! ruhuma geçti bilekçem!
Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil
Sayım var, maltada hizaya dizil!
Tek yekün içinde yazıl ve çizil!
Insanlar zindanda birer kemmiyet;
Urbalarla kemik, mintanlarla et.
Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat;
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
Yalnız seccademin yönünde şefkat
Beni kimsecikler okşamaz madem
Öp beni alnımdan, sen seccadem!
Çaycı getir ilaç kokulu çaydan!
Dakika düşelim, senelik paydan!
Zindanda dakika farksız aydan
Karıştır çayını zaman erisin
Köpük köpük, duman duman erisin!
Peykeler, duvara mıhlı peykeler
Duvarda, başlardan yağlı lekeler
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
Duvar, katil duvar yolumu biçtin
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin
Sükut... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar
Tek nokta seçemez dünyada nazar
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz?
Güneşe göç var da, kalan biz miyiz?
Ses demir, su demir ve ekmek demir...
Istersen demirde muhali kemir.
Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
Garip pencerecik, küçük daracık;
Dünyaya kapalı, Allah'a açık
Dua, dua eller karıncalanmış;
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu
Iplik ki incecik, örer boşluğu
Ana rahmi zahir, şu bizim koğuş
Karanlığında nur, yeniden doğuş...
Sesler duymaktayım; Davran ve boğuş!
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!
Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!
Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir
Necip Fazıl Kısakürek
|
|
Tarih: 17 Ekim 2006, 15:22 - İp: 85.***.**0.197 |
|
----------------
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Sayfa(lar):
1 |
|
|
*Netfotograf Fotoğraf Galerisi'ndeki fotoğrafların tüm hakları ve sorumluluğu fotoğraf sahiplerine aittir.
Fotoğrafların sahiplerinden izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
|
|