Fotoğraf Galerisi - Netfotograf fotoğraf paylaşımı platformu
  Anasayfa Foto Haber Donanım Forum Foto Market Fotoğraf Galerisi Seri İlanlar Eğitim Fotoğraf Gezileri Reklam İletişim
fotoğraf galerisi
 
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni Hatırla:
Yeni Üye / Şifremi Hatırlat
Tozlaşmalar Zamanı.... - Fotoğraf: Şerafettin Çalışır DOKUNMA - Fotoğraf: Ali Tuzcu KapıdaKiler - Fotoğraf: Cemal Sepici Duel 2 - Fotoğraf: Erol Özdemir Ufkumda batmayan güneş - Fotoğraf: Bekir Karaca
25 Nisan 2024, Perşembe
» Fotoğraf Galerisi
  Ayın Konusu
  Bitkiler
  Dijital Çalışmalar
  Hayvanlar
  İnsan
  Macro
  Manzara
  Netfotograf Özel
  Sanatsal - Teknik
  Siyah Beyaz
  Su Altı
  Şehir - Mimari
  Yaşam
  Yetişkin
  Diğer
 
 
» Fotoğrafça
Titreşim Önleme Sistemi Yararlı Mı?
ocaklilarAşağıda görülen her iki fotoğraf da, aynı ortamada ve aynı değerler ile çekilmiştir. (Yetersiz ışık şartları, Perde Hızı: 1/8, Diyafram: 2.8, ISO 50)      Makinenin, yetersiz ışık şartları nedeniyle ISO yu yükseltememesi ve her iki fotoğrafta da aynı perde hızı ve diyafram değerl...
Devamı »
 
» Aktif Üye/Ziyaretçi
Üye: tatli, (1)
Ziyaretçi: 2452
 
Toplam Üye: 282367
Dün: 2
Bugün: 0
 Fotoğraf Arama
 

Çocuklar Ölmesin

Çocuklar Ölmesin
 

Fotoğrafın büyüğünü ve exif bilgilerini görüntülemek için fotoğrafın üzerine tıklayın


nafi sen

nafi sen

Portfolyo
için
tıklayın

Çocuklar Ölmesin

Makina : Sony
Objektif / Filtre : -
Kategoriler : Ayın Konusu (Çocuk Olmak)
Eklenme Tarihi : 5 Nisan 2008
Görüntülenme : 6337
Açıklama :




Çocuklarıda Vurdular

çocuklar ölmesin
bir toz bulutu merminin yere vurmasıyla yükseldi
bir mermi barutla beslendi
gözleri kördü onun
kördü gözü kahbe ordunun
uçuyordu mecburen
uçuyordu istemeden
vahşi ellere inat gidiyordu
gözleri kördü kurşunun
korkak ürkek bir yavrucak
bir dam altı yok ki sığınacak
babasının eteğinden tuttu
ağlıyoydu
gözlerine bakın
yana kaydı
aradı
canyoldaşı oyuncağı
saçı başı hep topraktı
şimdi kancık bir silahın izi
oyuncakları öksüz bıraktı
toz bulutu.. mecburdu
tozduman... mateme boğdu

...........demeyin erkekler ağlamaz
...........rahat bırakın... ağlıyacağım
...........yağmur zamanım geldi
...........gök gürültüsü gibi haykıracağım
...........çocuk... masum yavru
...........affet beni
...........çek gözlerini gözlerimden
...........çek.. matemimdeyim ben
...........gözlerini gözlerimden
...........utanıyorum
...........dayanamıyacağım ağlıyacağım
...........oğlum kızım evladım nasıl derim ben
...........çocuklar vurulurken
...........utanıyorum
...........güzyaşlarımdan değil
...........sadece gözyaşlarıma mahkumken
...........kıpırdanamıyorum
...........çocuklar vurulurken
...........anlıyayım.... gözyaşlarımla bari
...........yavrusu vurulmuş anneleri
...........demeyin erkekler ağlamaz
...........çaresiz... ağlıyorum şimdi


a.. dedi a.... anne diyecekti galiba
sarılacaktı boynuna
..........ana...sarılacaktı yavrusuna
korkak ve ürkek baktı
anası uzaktı
sığınacaktı güvendiği tek varlığa
sığınacaktı şevkat kucağına
a... dedi a... annee.. diyecekti galiba
ama

bir toz bulutu merminin yere vurmasıyla yükseldi
bir cellatın eli barutu ateşledi
bakmadan korkmuşluğuna
bakmadan çocukluğuna
bir mermi uçuyordu istemeden
uçuyordu mecburen
çocuk katillerinden
katil ellerinden

şaşkın seyrederken
karardı gözleri birden
ne oldu baba..! ne oldu anne..!
diyemeden
korkumu
umutmu
unutmu
bu vahşet
soyutmu
somutmu
dolumu gözleri
sicim gibi
özlemlerini indirdi
anne koynuna hasret
bedeni
....üşüdüm.. dedi titredi
a...dedi a... anneee...! diyecekti galiba
sarılırken babasının boynuna
gece rengi gözlerini
gözlerimize dikti
biliyorum söyleyebilseydi
binlerce soru gelecekti
diyecekti neden
ben size ne yaptım ki
dergibi
gözlerini gözlerimize dikti
a.... dedi a... anneler.. diyecekti galiba
dedimi
bilmem bakamadım gözlerine
gözlerimi kaçırdım gözlerinden
soracaktı....neden

daha okşanası
dalgalı siyah saçları
toprakla harmanlandı
kaşının üstüde kızıl bir gül
tomurcuklandı
yaprağında kan gibi
dalından damlar gibi
bağrımda nar gibi
bir gül tomurcugu
alnından vuruldu
gülün rengi.. yüreğime damlıyordu
ağlıyamadı... hıçkıramadı
anlıyamadı da haa..
ba... dedi ba... baba diyecekti
demedi haa..
dedi.. babalar...! duracakmı hala

Mustafa Semerci


İp : 78.***.**3.161
   
Çocuklar Ölmesin yorumları

biocem

biocem

üye
(Meraklı)

Zonguldak

 

Koşuyor altı yaşında bir oğlan,
uçurtması geçiyor ağaçlardan,
siz de böyle koşmuştunuz bir zaman.
Çocuklara kıymayın efendiler.
Bulutlar adam öldürmesin.
Tarih: 6 Nisan 2008, 13:37 - İp: 88.***.**0.11
  ----------------
 
 
     

akyolfigen

akyolfigen

Üye
(Doğa Fotoğrafçısı)

İstanbul

 

 

SÜPER..
Tarih: 7 Nisan 2008, 17:39 - İp: 217.***.**3.20
  ----------------
 
 
     

esrafet

esrafet

üye
(Amatör)

Eskişehir

 

GÜZEL BİR ÇALIŞMA OLMUŞ.TEBRİKLER.
Tarih: 9 Nisan 2008, 22:43 - İp: 88.***.**6.24
  ----------------
 
 
     

kagemusha

kagemusha

üye
(Amatör)

Ankara

 


Filistinli çocuğun mektubu

Bağışlayın beni!
Kenarlarında renkli çiçekler olan mektup kağıtlarına yazmak isterdim.
Kelebek kanatları boyamayı,
Kuşların ötüşünü dinlemeyi,
Hatta uçurtma uçurmayı da öğrenebilirdim.
Bağışlayın beni.
Top ateşleri, bomba gürültüleri arasında doğdum ben.

Yaşım 13.
Ninniler yerine, makinelilerin takırtılarıyla büyüdüm.
Renklerden ilk önce, kan kırmızısını tanıdım.
Çiçeklerden önce, ölülerin arasında dolandım.
Hiç saklambaç oynayamadım kelebeklerle.
Üç yaşımdayken, en büyük abimi,
sekizimdeyken, ortancayı kaybettim.
Babamı ellerini bağlayarak götürdüklerinde dokuzundaydım.
Gömdüğümüzde onumda.
Ablam 15 inde terk etti evi.
15 inde kızlar okula gider.
17sinde dantel örer.
Çeyiz sandığı düzer.
Bizim burada 15 inde kızlar savaşa gider.
Seçme hakkı tanımaz zorbalar bir genç kız olsan bile sana.
Ya evinde oturup ölümü bekleyeceksin.
Ha bugün, ha yarın diye diye yaşarken öleceksin. Ya dar30;
Ölümlerin ateşinden sesleniyorum size duyuyor musunuz?
Filistinliyim ben anlıyor musunuz?
***

Ama yine de yaşıyorum işte.
Çünkü kanlı topraklarda büyürken yaşamayı
Çiçek boyamayı değilse de, mezar taşlarında çiçek büyütmeyi
Kelebek kovalamayı değil ama, tüfek tutmayı öğrendik.
Sokak aralarında mermi kovanlarından oyuncak yaptık.
Patlamamış el bombaları topladık.
Mayınların üstünde sek sek oynadık.
Bu kadar nefret, bu kadar acı arasında yaşamayı,
Karanlıklar arasından güneşe bakmayı becerdik.
Onun için kocaman ve karadır gözlerimiz.
Onun için hâlâ sımsıcaktır, düşmana taş atarken nasırlaşan minik ellerimiz.
Evimizi yıktılar dün.
Bir baştan bir başa mahallemizi yaktılar.
Mermi kovanlarıyla misket oynarken biz, üzerimize bombalar attılar.
Üç arkadaşım can verdi.
Üç küçük çocuk.
Bağışlayın beni, kurtaramadım!
Sarkmıştı omzumdan aşağı kanlı kolum, uzatamadım.
Elim düştü yere, kolum çaresiz
Kanlarımız karıştı birbirine, arkadaşlarım sessiz.
İşte orada kankardeş olduk biz.
Gözlerim karardı önce.
Başım döndü.
Ama uyumak istemiyorum.
Uyursam arkadaşlarım bu dünyadan göçer diye korkuyorum.
Bağışlayın beni!
Tutamadım kendimi.
Yapıştırmadım alnıma, açık dursunlar diye gözbebeklerimi.
Kaybettim kan kardeşlerimi.

Yaşım 13.
Burada çocuklar çocuk olmaz.
Bebeler bile yaşamak için beşikten siper yapar.
Çünkü İsrail denilen zorbanın Amerikan bombaları,
beşiklere bile mezar kazar.
Ölümlerin içinden büyüyorum.
Minicik yüreğimle, ateşlerin arasından, öfkeyle geliyorum.
Dudaklarımdan dökülen özgürlük türkülerini duyuyor musunuz?
Filistinliyim ben anlıyor musunuz?

Nafi Bey,
Sadece Filistin'de değil, Doğu Türkistan'da, Çeçenistan'da, Somali'de, Irak'da ve benzerleri ülkelerde çocukların çektiği acılar çok belirgin ve dünyanın gözleri önlerinde...
Bizim ülkemizde ve bir çok sakin görünen ülkelerde de onlar kadar olmasa da maalesef hak ettikleri güzellikler ile yaşayamayan bir çok çocuk var...
ALLAH yardımcıları olsun...

Fotoğrafınız da verdiği anlamlı ve güçlü mesaj kadar anlamlı ve güçlü...
Ellerinize, gören gözlerinize sağlık...
Tarih: 11 Nisan 2008, 21:17 - İp: 88.***.**7.32
  ----------------
 
 
     

nafi sen

nafi sen

üye
(Amatör)

İstanbul

 

 

artık bu dünyanın çivisi çıktı diyorum. ne önemli şeymiş bu para ve çıkar ilişkileri herşeyin önüne geçebiliyor. bir evin bodrum katında kimseler bilmeden silah üretiyorlar bu silahlardan çıkan kurşunlar yıllarca havada uçup duruyor bilmiyorlarki bir gün o kurşunlar da sizin alnınızın ortasından vuracak bu gün değil se yarın, yarın değilse öbür gün dünyanın neresinde olursan ol o kurşun seni bulucak ve yere yığılırken düşünmeye fırsatın olmayacak bu tetik benim ellerimle çakildi diye diyemeden mavi gökyüzünün griye ve siyaha döniştüğünü göre göre gidiceksin.

Tarih: 11 Nisan 2008, 21:43 - İp: 78.***.**6.52
  ----------------
 
 
     

sahin70

sahin70

üye
(Meraklı)

İcel

 

Mükemmel bir düzenleme..Kutlarım..
Tarih: 19 Nisan 2008, 10:30 - İp: 88.***.**6.171
  ----------------
 
 
     

foto_hatic

foto_hatic

üye
(Profesyonel Fotoğrafçı)

İzmir

 

duyarlı insan, anlamlı kate harika olmuş yüreğinize sağlık...
Tarih: 23 Ekim 2008, 18:57 - İp: 78.***.**5.127
  ----------------
 
 
     

hubter

hubter

üye
(Meraklı)

İstanbul

 

Rabbim yardımcıları olsun..Duyarlılığınız için teşekkürler

FİLİSTİNLİ SEVGİLİ

Gözlerin bir diken
yüreğe saplanmış,
çıldırasıya sevilen,
işkencesine dayanılamayan.
Gözlerin bir diken,
rüzgârdan koruduğum,
ötesinde acıların, gecelerin,
derinlere sapladığım.
Kandiller yanar ışığınla,
geceler dönüşür sabaha.
Bense unuturum birden,
- göz rastlar rastlamaz göze-,
yaşadığımız bir vakitler
kapının ardında
yanyana.
*
Şakırdın sanki konuşurken.
İsterdim konuşmak ben de.
Dudaklarda hayır mı kalmıştı ki,
O bahar gibi dudaklarda!

Sözlerin
güvercin gibi
yuvamdan
uçtu gitti.
Kapımız,
sonbahar kadar sarı
basamakları ardından
fırladı gitti
canının çektiği yere.
Aynalar oldu paramparça,
yığıldı içimize
acı üstüne acı.
Topladık sesin küllerini
getirdik bir araya.
Böylece söyler olduk
acılı türküsünü yurdumuzun.
Hep birlikte sazın bağrına
ektik bu türküyü,
evlerin damlarına taş fırlatır gibi
fırlattık attık bu türküyü,
alın, dedik,
sancıdan kıvranan kalplere.
Oysa her şeyi unuttum ben şimdi.
Ya sen, ya sen, sevgili,
sesini kimselerin bilmediği!
Belki de gidişindir senin
ya da susmandır
sazı paslandıran.
*
Dün seni limanda gördüm,
yapayalnız, yolluksuz yolcu.
Bir yetim gibi sana doğru koşuyordum,
arıyordum sanki yaşlı anamı.

Nasıl, nasıl, yemyeşil bir portakal ağacı
kapanır bir hücreye ya da bir limana,
nasıl saklanır gurbet elde
ve yemyeşil kalır?
Yazıyorum not defterime:
Limanda durakaldım...
En dondurucu kış kadar soğuk gözler gibiydi dünya,
doluydu portakal kabuklarıyla ellerimiz.
Ve hep çöl, ve hep çöl, ve hep çöldü ardım.
*
Seni yalçın dağlarda gördüm,
kuzularınla, kovalanan çoban kızı.
Sen benim bahçemdin,yıkıntılar ortasında.
Bendim o yabancı, bendim kapını vuran.
Ey gönül! Ey gönül!
Kapı kalbimin üzerinde yükseliyordu,
pencere, taşlar ve çimento
Kalbimin üzerinde.
*
Seni su testilerinde gördüm,
buğday başaklarında,
yıkık dökük, parça parça, unufak.
Hizmet ederken gördüm gece kulüplerinde,
sancıların şimşeklerinde gördüm ve yaralarda.
Bağrımdan koparılmış ciğer parçası sensin.
Dudaklarıma ses olacak yel sen.
Ateş ve akarsu sensin.
Gördüm seni bir mağaranın ağzında
yetimlerinin çamaşırlarını iplere asarken.

Gördüm sokaklarda seni ve ateş ocaklarında,
kaynayan kanında güneşin.
Ve ahırlarda...
Ve bütün tuzlarında denizin.
Ve kumlarda...
Toprak gibi güzel,
yasemin gibi,
ve çocuklar gibi.
*
Ve ant içerim ki,
bir mendil işleyeceğim yarına kadar,
gözlerine sunduğum şiirlerle süslü
ve bir tümceyle, baldan ve öpücüklerden tatlı:
"Bir Filistin vardı,
bir Filistin gene var!"
*
Gözleriyle Filistin,
kollardaki, göğüslerdeki dövmelerle Filistin,
adıyla sanıyla Filistin.
Düşlerin Filistin'i ve acıların,
ayakların, bedenlerin ve mendillerin Filistin'i,
sözcüklerin ve sessizliğin Filistin'i
ve çığlıkların.
Ölümün ve doğumun Filistin'i,
taşıdım seni eski defterlerimde
şiirlerimin ateşi gibi.
Kumanya gibi taşıdım seni gezilerimde.
Koyaklarda çağırdım seni bağıra bağıra,
inlettim senin adına koyakları:

Sakının hey
kayaları döve döve şarkımı koparan şimşekten!
Benim gençliğin yüreği!
Benim beyaz kanatlı atlı!
Benim yıkan putları!
Kartalları tepeleyen şiirleri benim eken
tüm sınırlarına Suriye'nin!
Zalim düşmana bağırdım, ey Filistin, senin adına:
"Ölürsem, ey böcekler, vücudumu didik didik edin!"
Karınca yumurtasından kartal çıkmaz hiçbir vakit,
yalnız yılan çıkar zehirli yılanlardan!
Ben barbarların atlarını iyi bilirim.
Bir ben dururum onların karşısında,
bir ben,
gençliğin yüreğiyim her daim,
yüreğiyim beyaz kanatlı atlıların.

Mahmud DERVİŞ
Tarih: 13 Ocak 2009, 15:26 - İp: 85.***.**2.115
  ----------------
 
 
     

Sayfa(lar): 1 | 2

Gri skala
*Netfotograf Fotoğraf Galerisi'ndeki fotoğrafların tüm hakları ve sorumluluğu fotoğraf sahiplerine aittir.
Fotoğrafların sahiplerinden izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.

 

Manzara Bitkiler Hayvanlar İnsan Netfotograf Özel Yaşam Ayın Konusu
» Deniz » Çiçekler (Evcil) » Hayvanlar (Evcil) » Çalışan İnsan » Foto Sende (Oyun) » Haber » Bisiklet (2009 Haziran)
» Doğa » Çiçekler (Yabani) » Hayvanlar (Yabani) » Çocuk & Bebek » Foto Öykü » Komik » Ekonomi (2008 Haziran)
» Gökyüzü & Bulutlar » Meyveler » Kediler Köpekler » Eller & Ayaklar & Gözler » Nf Buluşma Noktası » Sahne » Detaylar (2008 Mayıs)
» Gün Doğumu Batımı » Türkiye Florası » Kuşlar » Gölgeler & Silüetler » Üst Bant Arşiv » Sokak » Çocuk Olmak (2008 Nisan)
» İlkbahar Dijital Çalışmalar » Türkiye Faunası » İnsan Manzaraları Şehir - Mimari » Spor » Kadın (2008 Mart)
» Kış » Dijital Kurgu Sanatsal - Teknik » Portre » İç Mekan Su Altı » Çalışan Çocuklar
» Nehirler Şelaleler Göller » HDR » Detay Makro » İstanbul » Su Altı » Işık
» Panoramik » Manipülasyon » Gece Çekimleri » Bitki » Kapılar Pencereler Siyah Beyaz » Korku
» Sonbahar Yetişkin » Soyut » Böcek » Kültürel Miraslarımız » Siyah Beyaz » Siyah Beyaz Hatıra
» Yaz » Erotik » Reklam & Moda » Kelebek » Mimari Diğer » Türk İnsanı
  » » Diğer » Obje » Şehir » Diğer » Yeni Yıl
         
» Zıtlıklar
©Copyright 2002 - 2009 - Sitemiz, Türkiye'nin en hızlı Web Hosting sunucularında, Radore Hosting'de barındırılmaktadır.